KADEM BM’de Filistinli kadınları gündeme getirdi

Posted by

Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM), New York’taki Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 68. Oturumunda düzenlediği “Invisible Struggles and Bravehearts: Being Woman in Palestine” (Görünmez Mücadeleler ve Cesur Yürekler: Filistin’de Kadın Olmak) başlıklı panelde, Gazze’nin cesur yürekli kadınlarını ele aldı.

18 Mart’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi 12 no’lu Konferans Salonunda gerçekleşen panel, KADEM’in hazırladığı; Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan kadınların mesajlarını içeren kısa filmle başladı.

Filmin ardından moderatör Fatih Er, Gazze’de İsrail güçleri tarafından buldozerle ezilerek öldürülen Rachel Corrie’nin yazdığı mektubu okudu.

Panelin açılış konuşmasını, KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu yaptı. Gümrükçüoğlu konuşmasına, “Bildiğiniz gibi Mart ayı, dünya kadınlarına adanmış bir ay. Dünya kadınları hakkında daha güzel şeyler konuşmak isterdik ama ne yazık ki çok zor günlerden geçiyoruz. Kalbi olanların tahammülde zorlandığı zamanlarda yaşıyoruz. Vicdanı olan herkesin dünyanın gidişatına dair büyük sorgulamalarda bulunduğu bir dönemeçteyiz. Aslında hepimiz sınanıyoruz.” şeklinde başladı.

Holokosttan bu yana dünyanın geldiği noktaya dikkat çeken Gümrükçüoğlu, “Yahudiler, yüzyıllar boyunca insan yerine konmadan yaşadılar ve nihayetinde Holokost ile yok edilmek istendiler. Bu büyük bir zulümdü. Bu felaketin izleri insanlığın ruhunda acı bir leke şeklinde halen durmaktayken tüm dünya, sonu gelmeyen kötülüklere yeniden şahit olmanın dehşeti içinde. Bugün Filistin’in üzerine kara bir gölge gibi düşen Siyonist ideoloji, insanlığın değer mirası ile beraber, Batı’nın ahlaki ve insani üstünlük vehmini de bombalamaktadır. İnsanlığın sarsılan temel ilkelerine duyulan güveni yeniden inşa etmek, çok uzun zaman alacak” Dedi.

Sözlerine devam eden KADEM Yönetim Kurulu Başkanı,

“Şunu unutmamamız gerekir: Gazze’yi çevreleyen, Batı Şeria’yı devasa duvarlara bölen abluka sadece fiziki değildir. Konvoyların, anlaşmaların kıramadığı ablukanın ardında işgalci-sömürgeci zihniyet vardır. İsrail, sömürgeci-yerleşimci pratiğin yaşadığımız çağdaki uygulayıcısı, bu düşüncenin temsilcisidir. Dünya halkları, Filistinliler’e verdikleri destekle, artık bu ideolojinin son bulması gerektiğini haykırmaktadırlar. Filistinliler’in mücadelesini insanlık adına bir mücadeleye dönüştüren etkenlerden biri de budur.” ifadelerini kullandı.

“Gazze’nin, Filistin’in kadınlarına neden cesur yürekler diyoruz?” sorusuna cevap veren Doç. Dr. Gümrükçüoğlu, “Bunun sebebi savaşın, erkekleri ve çocukları daha az etkilemesi değil elbette. Savaşın kadınları etkilemesinin fizyolojik ve psikolojik boyutlarının erkekler ve çocuklar üzerinde de gözle görülür etkileri olması. Durumu bir örnekle şöyle izah edeyim: Gazze’de yaklaşık 50 bin hamile kadın var. Bu, her gün 180 yeni doğum demek. Bu kadınlar nerede doğum yapıyor? Çadır kentlerde, yıkılmış hastanelerin kanla kaplı zeminlerinde, cesetlerin arasında, kontrol noktalarında namlular üzerlerine çevrilmişken, her an bombalanabilecek çadırlarda ve arabalarda. Bu kadınlar nasıl doğum yapıyor? Anestesisiz, ilaçsız, yardımsız, doktorsuz, ebesiz, mahremiyetsiz, ölümle burun buruna.” dedi.

Gazze’de kadınlar özelinde yaşanan drama dikkat çeken Gümrükçüoğlu sözlerini,  “Filistinli kadınlar, bedenlerinde ve ruhlarında Filistin özgürlüğünün tohumlarını taşıyorlar. Gazze’yi ziyaret eden bir arkadaşımıza 6 çocuğu olan Gazzeli genç bir anne şöyle demişti: “Çocuklarımın ikisini İsrail öldürür, ikisi geçimimizi temin eder, ikisi de okur ve bir yerlere gelir.” Bu bilinç, bize, İsrail’in neden çocukları ve kadınları bu kadar açıkça hedef aldığını, neden sağlık sistemini yok etmek istediğini gösteriyor.” şeklinde sürdürdü.

KADEM Yönetim Kurulu Başkanı, İsrail hakkında Uluslararası Mahkemeye ilettikleri suç duyurusuna dikkat çekerek, 55 temsilcilik ve gençlik yapılanmasıyla yurt içinde ve yurt dışında yürüttükleri eylem ve farkındalık çalışmaları hakkında detaylı bilgiler verdi.

Gümrükçüoğlu konuşmasını,

“KADEM olarak tüm dünyaya çağrımız şudur: İnsanlık, girdiği bu açmazdan çıkmak zorundadır. Birbirlerini sömürgeleştiren, sözde bahanelerle ülkeleri işgal ve yıkıma uğratarak dünya barışını bozan hegemonik sisteme dur dememiz gerekmektedir. Zira bu sistemin çarkları döndükçe evrensel değerlerimizin içinin boşaltıldığına şahit olmaktayız. Bu değerleri düştükleri yerden yeniden kaldırmak, içlerini yeni bir tutum ve bakışla, evrensel bir dirayet ve umutla doldurmak tüm dünya halklarının vazifesidir. Dünya kadınları olarak evrensel bir barış istiyoruz. Filistinli kadınların haklı ve soylu mücadelesinin arkasındayız.” şeklinde tamamladı.

Moderatörlüğünü uzun yıllar Kudüs ve Gazze’de bulunan gazeteci Fatih Er’in yaptığı panele; doktor Karameh Kuemmerle, aktivist ve tatreez sanatçısı Lina Barkawi, şair Zeina Azzam, Filistin Devleti BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Feda Abdelhady ve Filistinli doktor Safa Salem katıldı.

ADIMI, BACAĞIMA YAZ ANNE!

Şair Zeina Azzam, konuşmasında Filistin şiirinin anlamını anlattı. “Bizim şiirlerimiz bir direniş edebiyatından çok daha fazlası. Sosyal adalet, kadının güçlendirilmesi, kimlik, toplum hafızası, aşk, aile ve evrensel tüm konuları içeriyor. Kalemlerimiz birer silah adeta.” dedi. Azzam’ın Gazzeli çocuklar için kaleme aldığı “Adımı, bacağıma yaz anne” şiirini okuduğu anlar, salonda bulunanları gözyaşlarına boğdu.

ELİNİZDEKİ HER ŞEYİ BIRAKIN!

Gazze’deki sağlık sıkıntılarına vurgu yapan doktor Karameh Kuemmerle ise Gazze’deki 36 hastaneden sadece 6’sının kısmen hizmet verebildiğini söyledi. “İlaç yok, hijyen malzemesi yok, entübasyon aletleri ölen hastalardan çıkarılarak başka hastalara takılıyor. Doktorlar ışıksız ortamda anestezi olmadan hastalara müdahale etmek zorundalar. 31 çocuk sadece açlıktan hayatını kaybetti. Çalışma arkadaşlarımız orada hedef olurken bizler susamayız, bu ikiyüzlülüğe ses çıkarmalıyız. Tüm dünya halklarına çağrım şudur: Her şeyi bırakın, elinizdeki her şeyi bırakın ve bu katliamı durdurmak için elinizden ne geliyorsa yapın. Bunu insanlık adına yapmanız gerekiyor.” Dedi.

FİLİSTİNLİ KADINLARIN ÖZEL DİLİ: TATREEZ

Aktivist ve Filistinli kadınların geleneksel işlemesi olan “tatreez” sanatçısı Lina Barkawi, yaptığı işi şu sözlerle özetledi: “Tatreez bir dildir Filistinli kadınlar arasında. Sadece konuşmak için değil arşiv tutmak için de. Kadınların yaşadıkları olay ve hislerini kayıt altına almak için kullandıkları bir dil. 1948’den sonra kadınlar ve aileler zorla mülteci kamplarına gönderildi. Kadınlar burada bir araya gelerek tatreez yapmaya başladılar. Nakba’nın ilk günlerinde bir hayatta kalma yöntemi oldu tatreez. Filistin bayrağı ve Filistin’i temsil eden semboller yasaklandığında kadınlar bir temsil yöntemi olarak elbiselerine tatreez ile bayrağımızı işlediler.”

BU HEPİMİZİN MESELESİ!

Doktor Safa Salem, ise konuşmasında doktor adayı Arapların diasporadaki temsiliyeti ve deneyimlerinden bahsetti. “Filistin sadece Arapların meselesi değil, toplumsal bir mesele, herkesin meselesi.” Dedi.

DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR!

Filistin Devleti BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Feda Abdelhady, moderatör Fatih Er’in “Filistin misyonu temsilcilik değil, gözlemcilik düzeyinde. Bunun değişmesi için ne gibi çalışmalar yapılıyor?” sorusunu, “Filistinin kendi yerine sahip olma hakkı var. İşgal altında bir ülke ama bir ülke, devlet. Coğrafyası ve anlaşmalara taraf olacak hakları var. Birçok oluşumun da aslında tarafı olarak bulunuyor, İslam Kalkınma Bankası gibi. BM bahçesinde de bayrağı var. Asıl sorun, İsrail’in BM’ye nasıl kabul edildiği ve devlet olarak nasıl tanındığıdır. Birleşmiş Milletler tüm kredisini kaybetmiştir.

Amerika’nın kalıcı veto hakkı ya kaldırılmalı ya sınırlandırılmalıdır. Bu reform ivedilikle yapılmalıdır çünkü dünya halkları biliyor ki bu durum sebebiyle sadece Filistin’in geleceği değil çok fazla şey risk altında.

Filistin devleti dünya devletleri arasındaki haklı yerini almalıdır. Filistin bir devlettir, işgal altında bir devlettir.” İfadelerine yer verdi.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir